Gönül Kıblesi

Medine’yi karış karış geziyoruz. Gezdiğimiz her yer bizi Asr-ı Saadet’e götürüyor. Burası iki kıbleli mescit.

O günlerde Yahudiler “Muhammed ve ashabı kıblenin neresi olduğunu bilmiyorlardı, biz onlara yol gösterdik.” gibi laflar yayıyorlardı. Peygamberimiz bu sözlerden çok rahatsız olmuştu.

Bunun üzerine gözlerini göğe dikerek Rabbimizden bir haber bekliyordu. Gönlünden Kâbe’nin kıble olmasını istiyordu. Mekke’de iken Rukni Yemani ile Hacerul Esved tarafında kılarak hem Kabe’ye hem de Mescidi Aksa’ya birlikte yönelirdi.

Ve bir gün davete gittiği bir ashabının evinde öğle namazını kılarken vahiy geldi. “(Ey Muhammed!) Biz senin yüzünün göğe doğru çevrilmekte olduğunu (yücelerden haber beklediğini) görüyoruz. İşte şimdi, seni memnun olacağın bir kıbleye döndürüyoruz. Artık yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir.”

Bu vahiy geldiğinde Efendimiz namazı yarılamıştı. Namazda iken hemen yönünü Kâbe’ye döndü. Böylece burası iki kıbleli bir yer oldu. Daha sonra müminler buraya bir mescit yaptılar.

Biz de burada iki rekât namaz kılıyor ve o günleri hatırlıyoruz. Vahyin yeni geldiğini düşünerek, Kâbe’ye ilk kez dönüyormuş gibi namaz kılmak insana ayrı bir huzur veriyor.

Mekânın verdiği ruh ve şuur ile gönlümüzü tam bir teslimiyet ile Kâbe’ye döndürüyoruz, içimizdeki tüm yönelişleri, nefsimizdeki isyanları bir kenara iterek Rabbimizin beytine çeviriyoruz,

Huzur ile kıldığımız tahiyyetül mescit namazının akabinde gönül kıblemizin değişmemesi Müslümanca yaşamak ve Müslüman olarak son nefesimizi vermek için Mevla’mıza niyazda bulunuyoruz.



20 Aralık 2006 / Medine–Mescidi Kıbleteyn

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder