Özlem ve Ayrılık

Yılların özlemini bitirmek için yolculuğa çıktık. İçimde tarifi mümkün olmayan bir heyecan var. Hava alanına doğru heyecan ile hareket ediyoruz. Hava alanına vardığımızda içi içine sığmayan, heyecanları yüzüne vuran kutsal yolun yolcuları hemen kendini belli ediyor. Kimilerinin ise gözleri buğulu, bunlar kutsal yolculuğa çıkamayan, hacı adaylarını yolcu etmeye gelenler. Gözyaşı döküyor, sanki bir daha görüşemeyecek gibi sıkı sıkı sarılıyorlar.

Ve ayrılık, sevdiklerimden, oğlumdan, annemden, babamdan! Arkada gözyaşı bırakarak yola çıkıyorum. Herkes ağlıyor. Bu ağlama ayrılık ağlaması değil, sevda ağlaması. Yaratanın diyarına, sevgilinin diyarına bir kul daha göndermenin ağlayışı! Bu ağlayış gidememenin, hakkı ile kulluk edememenin ağlayışı. Bu ağıt sevginin ve özlemin ağıtı.

Selam ve gözyaşı yükü ile yola çıktık. Dillerde selam, gözlerde yaş, gönüllerde kulluk edememenin acziyetiyle hep bir ağızdan alemlere rahmet kâinatın Efendisi Peygamberimize selam söylendi. Ebubekir’e, Ömer’e, Osman’a, Ali’ye selam edildi. Hatice, Ayşe, Fatıma annelerimize muhabbetle selam söylendi. Kâbe’ye, Hacerülesved’e, Makam-ı İbrahim’e, Safa’ya, Merve’ye selam söylendi.

Uhud’a, Bedir’e, Sevr’e, Hira’ya, Arafat’a, Mina’ya, Müzdelife’ye selam söylendi.

Yüce Mevla’ya gönülden kimse duymadan acziyetler bildirildi. Kalpler Allah’ı andı, diller O’nu zikretti.

Bir zamanlar ben de bu kutsal yolun yolcuları uğurlarken böyle yapmıştım. “Allah’ım; layık değilim, kulluk edemedim ama Sen Rahmansın beni de çağır” dememiş miydim? Günahkâr dilimle “selam götürün Peygamberime” dememiş miydim? Yıllarca selam gönderdim, şimdi ise ben götürüyorum.

Uçağı ilk adım attığımda yerden kesilen sadece ayaklarım değildi. Bir kuş oldu yüreğim, bir an önce uçmak, Medine-i Münevvere’ye varıp Allah Resulü’nün mescidinde bab-ı selamdan girip huzura varmak için kanatlanıp uçmak istiyorum.

Allah’ım bu yolculuğu tamamlamayı nasip et ve bana kolaylaştır. Âmin.

 

16 Aralık 2006

Sivas - İstanbul Uçuşu

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder