Ve İlk Tavaf

Artık manevi çekim alanının içerisindeyiz. Gözlerimiz Kâbe’de. Gözümüz ve gönlümüz Kâbe’yi iyice bir süzüyor. Kendimizi bu manevi çemberin halkalarına katmaya hazırlanıyoruz.

Ve Hacerülesved’in karşısına geliyoruz. Niyetimizi yaparak Hacerülesved’i selamlayıp tavafa başlıyoruz. Mahşeri kalabalığın içerisinde bir taraftan yürüyor, bir taraftan Kâbe’yi seyrediyoruz. Dilimizde tekbirler, tehliller ve dualar…

Dönüyoruz, aşkla, şevkle, özlemle dönüyoruz. Bu kalabalıkta elimizi Kâbe’ye uzatmak, dokunmak istiyor gönlümüz ama ne mümkün. Etrafında dönüyor ama ona dokunamıyorum.

Gözlerimiz Hacerülesved’e takılıyor. İnsanlar onu öpebilmek için mücadele ediyorlar. O’nun hemen yanında Mültezem’de eller görüyorum. İnsanların yakarışını hissediyorsunuz. Ve oraya gidip yakarmak istiyorum ama bu da mümkün değil.

Makam-ı İbrahim’den bir başka huzur ile Hz. İbrahim Aleyhisselam’ı anarak geçiyorum. Hatem, altınoluk derken kendimi Ruknuyemani’de buluyorum. Ve O’nu da selamlıyorum.

Kâbe’ye kavuşmanın verdiği mutlulukla dönüyor, dönüyor, dönüyorum.

Döndükçe Kâbe’nin çekimi alanı güçleniyor, ruhumun derinliklerine tarifi mümkün olmayan duygular çöküyor. Ruhum, gönlüm, zihnim, gözüm hep birden acziyet ile yakarıyor, af dileniyor, şefaat dileniyor, Mültezem’e geldiğinde bağışlanma dileniyor. Hicri İsmail’e gelince şefaat dileniyor.

Hatem’de secde edenleri görüp Rabbimi zikrederek dönüyorum.



 Muhammed KURTCEPHE - 26 Aralık 2006 / Mekke

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder