Vahyin İlk İndiği Mekan: Hira

Sabah güneşi ile vahyin ilk olarak indiği Cebeli Nur’a doğru yola çıkıyoruz. Nur dağının eteklerine kadar taksi ile geliyoruz. Buraya kadar her şey normal! Ve Nur dağının eteklerindeyiz. Aman Allah’ım bu yüksek ve dik bir dağ. Tırmanmaya başlıyoruz. İlk yüz metrede yorulduğumuzu hissediyoruz. Acaba çıkabilir miyiz diye düşünmeye başlıyoruz. Ve devam ediyoruz.

Bu tırmanış hep tefekkür ile geçiyor. Bu yüksek dağı Peygamberimizin nasıl tırmandığını düşünüyor, O’nun çektiği sıkıntıyı hissetmeye çalışıyoruz. Allah’ım bu sert taşlar Efendimizin ayaklarını acıtmış mıdır?

Tırmanırken 40–50 kişilik bir Çeçen grupla karşılaşıyoruz. Başlarında aksakallı 70–80 yaşlarında bir ihtiyar var. Ellerinde Çeçen bayrağı tırmanıyorlar. O kadar hızlı tırmanıyorlar ki bir anda gözden kayboluyorlar. Anlaşılan Çeçen dağlarından antrenmanlı bunlar. Yaşları 20–30 civarında, Rus zulmü nesillerini tüketmedi elhamdülillah.

Bir saat gibi zorlu bir yürüyüşten sonra zirveye geliyoruz. Çeçenler çoktan zirveye gelmişler bile. Gözlerimiz Hira mağarasını arıyor ama göremiyoruz. Bir miktar Mekke tarafına doğru yürüdüğümüzde gözlerimiz Hira’yı görüyor. Bir izdiham, bir izdiham! Sanki ikinci Hacerül Esved yeri! Bu izdihama girmiyoruz, iki rekât namaz kılıp ellerimizi Rabbimize açıp dua ediyoruz.

Efendimizin buraya geliş hikmetini ve vahyin inişini anlamaya çalışıyoruz. O günlerde Mekke’nin bozulan ortamından ancak böyle sakin bir ortamın insana huzur vereceğini hissediyorum.

Ve vahyin indiği an. Efendimizin heyecanı. Heyecan ve korku ile bu dik dağ nasıl inilmiştir, ayaklar nasıl kaymamıştır, bilemiyorum. Ama burası güzel mekân. Buraya bir ibadet yeri düşüncesi ile gelmiyoruz. Sadece Efendimizi bir nebze daha iyi anlamak için buradayız.


Muhammed KURTCEPHE - 10 Ocak 2007 / Mekke


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder