Ve Kavuşmak

Hasret uçuşu bitti ve buram buram İslam kokan topraklardayız. Allah Resulü Mekkeli müşriklerin zulmünden kurtulmak ve İslam’ı yaşamak ve yaşatmak için Medine’ye hicret etmişti. Bense nefsimin zulmünden kaçmak için buradayım.

Bu makama hediyesiz geldim. Ama çok isteğim var. Zira burada istekler geri çevrilmiyor.

Ve âlemlere rahmet Efendim Muhammed Mustafa Aleyhisselam’ın huzurundayım. 

Beni benden çok düşünen, ümmetim ümmetim diyen gözümün nuru Efendimin mescidindeyim, burası çok kalabalık. Binlerce, hatta on binlerce insan var. Bu kadar insan arasında selama girebilmek, Peygamberimin huzuruna varabilmek çok çaba gerektiriyor.

Mescid-i Nebevi’nin Selam kapısına doğru heyecanla hızlı adımlarla ilerliyorum. Adeta tüm Müslümanlar aynı kapıya doğru akın ediyorlar. Kapıya yaklaştıkça heyecanım artıyor. Kapıdan içeri ilk adımıma attığımda mescidin kokusu içeriden gelen serinlikle yüzüme çarpıyor, içime bir huzur bırakıyor.

Mescitte iğne atsan yere düşmeyecek şekilde dolu. Müslümanlar ya namaz kılıyor ya Kur’an okuyor ya da Allah Resulünün huzuruna çıkıyorlar

Bab-ı Selam ile Peygamberimizin kabri arası uzunca bir koridor, solunda mescit uzayıp gidiyor, sağında mescidin duvarının üzerinde Osmanlı zamanında hat sanatı ile yazılan ayetler var, duvarın önünde bir iki sıra insan saf olmuş namaz vaktini bekliyorlar.

Kendimi gönüllerinde peygamber sevgisi ile dolu bu insan selinin akıntısına bıraktım ve artık huzurdayım. Efendimin huzuruna hac dönüşü gelecektim, temizlenip gelecektim, hac organizasyonumuz Medine’den başlatıldığı için Mekke’ye varamadım, Kâbe’yi tavaf edip Arafat’ta yalvaramadım, hacı olamadım, günahkâr olarak huzurdayım.

Hücre-i Saadet’in karşısındayım, kemali edep ile huzurda durup, boynu bükük, göz ucu ile Kabr-i Şerif’e bakarak Peygamber Efendimi selamlıyorum.

Allah’ın rahmeti ve selamı üzerine olsun ey Allah’ın Habibi!

Allah’ın rahmeti ve selamı üzerine olsun ey âlemlere rahmet olarak gönderilen!

Allah’ın rahmeti ve selamı üzerine olsun ey Peygamberlerin Efendisi!

Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerine olsun ey Nebi!

Allah’ın rahmeti ve selamı sana, aile efradına, tüm ashabına, ehl-i beytine ve diğer peygamberlere ve salih kullara olsun.

Ya Resulullah, Rabbimiz Kur’an’ında: “Eğer onlar kendilerine zulmettikleri zaman sana gelseler de Allah’tan bağışlanmayı dileseler, Resûl de onlar için istiğfar etseydi Allah’ı ziyadesiyle affedici, esirgeyici bulurlardı.” (Nisa, 64) buyuruyor. Dilim varmıyor günahlarımı söylemeye ama işte huzuruna geldim ve Rabbimden bağışlanma diliyorum. “Kabrimi ziyaret eden Beni hayatta iken ziyaret eden gibidir” buyuruyorsun. Bu aciz ümmetine Mevla’mızdan benim için af diler misin? Şefaat ya Resulullah!

Allah’ım! Ona yakınlık, yücelik ve yüksek dereceler ver. Onu, vaat ettiğin Makam-ı Mahmud’a ulaştır.

Peygamberimizin kabrinin hemen yanında ikinin ikincisi peygamber dostu, halifesi Ebubekir Sıddık Efendimizin kabri bulunuyor.

Ve sadık halifenin huzurundayım.

Ey sadık insan, Allah’ın selamı üzerine olsun. Ey güzel halife Allah’ın selamı üzerine olsun. Ey Peygamber arkadaşı ve sırdaşı selam sana.

Sen, Allah Resulünü seversin, O’da seni sever. Ne olur bu aciz için Peygamber Efendimizden af dilesen. Kapına geldim Allah dostu, bana yardımcı ol!

Rabbim seni en güzel şekilde mükâfatlandırsın. Allah’ın rahmeti ve bereketi üzerine olsun.

Hücre-i Saadet içerisindeki üçüncü kabir; ikinci halife, kırkıncı Müslüman, adaleti ile insanlık tarihine damga vuran Hz Ömer Efendimize ait.

Ve adil halifenin huzurundayım.

Ey emirel mü’minin selam sana. Ey İslam’ı güçlendiren selam sana. Ey putları kıran selam sana. Allah seni en güzel şekilde mükâfatlandırsın. Allah’ın rahmeti ve bereketi üzerine olsun.

Peygamber Efendimizi, Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer Efendilerimizi selamladıktan sonra yavaş adımlarla yüzüm Hücre-i Saadet’e dönük çıkışa doğru ilerliyorum. Görevliler müsaade etse buradan ne ayaklarım gider ne de gönlüm gider. İsteksiz bir şekilde Baki kapısından çıkıyorum.



18 Aralık 2006 / Medine-Mescidi Nebevi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder